Felsefe Neden Belirsizdir? (Felsefe Düşün-Yaz 2020, 1.tur)
- Batuhan Göçer
- 25 Şub 2020
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Mar 2020
Felsefedeki belirsizliğin nedeni, içindeki yaşadığımız dünya açıklanırken anlamlara muhtaç olmasından kaynaklanıyor. İnsan eksik bir varlıktır. Kendisini içten içe bitirerek gözlerinin aşk ile gördüğü her şeyi anlamlandırma, kalbini cümlelere gömme arayışına girmiştir...
“Şimdiki durumumuz bütünüyle düşüncelerimizin bir sonucudur” demiştir Jean-Paul Sartre.*
Çünkü insan anlamlandırmak istedikleri, ulaşmaya çalıştıkları ve düşündüklerini yaşar.
Aşkın sözünün geçtiği, insanların barışının sağlandığı, düşüncelere ve bulunan anlamlara saygının duyulduğu, insana insan olduğu için değer verildiği, sanatın ve bilimin çatışarak değil, barışarak yükselttiği bir ütopyada hangi insanın hayatında, dünyanın görüp geçirdiği yaşanmışlıklar olabilir ki?
Bu dünya yıllarca her toplumdan eziyet çekmişken, üzerinde yaşayan insanoğlu, nasıl onun eziyet çekmediği bir ütopya hayali kurmaz?
İnsanoğlu, 1.Dünya Savaşını atlattığı zaman; 10 milyon civarı asker, 6,6 milyon civarı sivil insan hayatını kaybetti...**
Ülkelerin yaşadıkları kayıplar bir yana, emperyalizm algısının tam olarak, dünyaya hakim olduğu zamanın başlangıcı olurken bir yandan Afrika gibi kuraklık yaşayan bölgeler yüksek seviyede kıtlık ve ölüm görmüştür.
İnsan kendi kendine bunları, bir avuç takım elbiselinin fikirlerini yaşarken tabii ki de ütopyalar ve distopyalar ile evrene ve dünyaya anlam kazandırmaya çalışmıştır.
Evren o kadar karmaşık bir düzen içerisindedir ki onu anlamak için filozoflar yüzyıllar boyu uğraşmış ve hepsi işin ucunun insana bağlandığını görmüştür. Çünkü insan ve evren arasında diyalektik bir ilişki vardır. Bu yüzden ikili bir ilişki ile bağlıdırlar.
Kimisi der ki su gibi aziz ve kusursuz bir sıvı oluşturdu evreni, evren kusursuz çünkü. Kimi evren doğa ile hayatta demiş. Kimisi ise evren gaz ve toz bulutundan oluştu diyerek bilimi desteklemiştir. Fakat çok zaman geçmeden insanın kafatasının içinde, belki evrenden daha karışık bir diyar bulmuşlardır.
İçinde aşk vardır bu diyarın. İçinde sanat var, tanrı, yalanlar, gerçekler, hayaller, krallıklar ve belki cumhuriyetler var. İçinde hüzün, kızgınlık, nefret, pişmanlık ve özlem var. Filozoflar bu yüzden evreni anlamlandırmaya insanı düşünerek devam etmiştir.
“İnsanları tanımak; denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur” demiştir Mevlana. Filozoflar hala insanı ve evreni anlamlandırmaya birikimler ile devam ederler. Çünkü felsefenin ana noktası birikerek ilerlemesidir. İnsan yeryüzünde var olduğu sürece felsefe var olmaya, felsefenin birikimleri de artmaya devam edecektir.
İnsan insanı anlamaya yüzyıllardır devam ederken insanın yaşadığı karışıklıklar, toplumsal bozukluklar ve hayal kırıklıkları distopyaların oluşumuna sebebiyet vermiştir. 2.Dünya Savaşında Hitler’in yaptığı Yahudi Soykırımını tarih bize detayları ile verebilirken Steven Spielberg’in Schindler’in Listesi filmi bize sanatı ve felsefesi ile yaşanan duyguları açıklar.
Nazi Almanyası büyük bir hırs ile kendi anlamlandırdığı Alman hükümdarlığını gerçekleştirmek isterken Rusya da kendi fikirlerini gerçekleştirmeye uğraşmıştır.
Küçük bir kızın soğukta titreyerek, ölüm korkusu ile annesine son sarılışını bize sanat ve felsefe bize açıklar. Picasso, Guernica’sı ile bize İspanyol iç savaşını anlatır, her sanatçı gibi gerçeklere ve zalimlere haykırır.
İnsan kendisini ve kafasındaki evreni anlamlandırmaya çalışırken evrenden daha büyük bir alana sahip felsefenin küçücük bir kısmını anlamıştır. Felsefe zaman gibi doğrusal değildir çünkü her filozofun kendince, her zaman diliminde, her konu hakkında öğrendikleri, bilgileri ve ortaya attığı iddiaları vardır.
Felsefe de bilim gibi çıkmazlar içerir ancak bilimin yaptığı gibi aksi sonuç görünce düşüncesinden vazgeçmek yerine üzerine katarak ilerler.
Kuğuların zarafetinin beyazlıkta saklı olduğu gerçeğini değiştirecek tek bir siyah kuğu bulduğu an, bu düşüncesinden vazgeçecek olan bilimin aksine felsefe; her an siyah kuğunun renginin de asil olup olmadığını tartışmaya hazırdır.
Mağarada çizilen resimlerle başlar insanoğlunun düşünceleri, milyonlarca yıl devam edecektir...
Ne olursa olsun bilim ve felsefe ayrılmaz bir ikilidir. Bir kuş gibi uçması için insanoğlunun ihtiyacı olan iki kanattan biri bilim, diğeri felsefedir. Biri olmadığı taktirde uçabilmek mümkün değildir.
İnsanoğlu yıllar boyunca felsefeyi, evreni, bilimi, sanatı, duygularını ve canlıları incelemiş fakat görmeyi ve öğrenmeyi asla bırakmamıştır. Felsefe ise her şeyi öğrensek bile karşımıza çıkacak bir soru ile cahil kalabileceğimiz bir oluşumdur.
O halde felsefenin belirsizliği ve sonsuzluğu tartışılmaz bir gerçektir...
Kaynaklar:
*
**

Comments