top of page

Yüzüme Vuran Ay Işığı

Kendimde miyim? Yoksa değil miyim? Boş bir şarap bardağını nasır tutmuş yaşlı ellerim ile okşuyorum. Ellerimde elin sanki. Kendi kendime, Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde ? diye mırıldanıyordum.  Kimse bilmez diye diye kendi içimi parçalarken, ben bu yıldızlı göklerin ne zaman dönmeye başladığını sorgularken; minnacık bir odanın dışarıyı göstermez pislikteki penceresinden yıldızları, içi kızarmış gözlerim ile izliyorum. Gülüme baktıkça çırpınıyor yüreğimdeki bülbül. Esir kalmış yokluğuma, senin yokluğuna da ben. Karanlık vururken yüzme seher yeli okşar yüzümü. Ne olaylar atlatan gözlerimi. Derim hep kendi kendime kimse bilmez ne acılar çektiğimi, ne şişeler içtiğimi, senin yokluğunu akciğerlerimin içine doldururken yanar içim bir kor yutmuş edasıyla. Seher yeli eser yırtar yüreğimi. Senin var olup da beni bıraktığını bilmek! Biliyorum bulacağım seni aydınlıkta... Sen aydınlıktayken, gölgem nasıl gelir sana?  İşte o an derim ben, ne yaşadım ki böyle yalnızdım...

1 Aralık 1960

Ne günlerdi diye düşünüp döner dururum etrafımda. Sen ve ben tek başımıza, hep düşünürüm ben fotoğraflar sadece siyah beyaz mı diye. Yalnız ben ve sen; benim bir elimde soğumuş katran gibi acı kahvem, bir elimde senin elin. Şömineli bir kulübede biz, sadece ikimiz...


30 Mayıs 1970

Hayatımda yaşadığım tek günmüş gibi sayıklarım içimden, ben her zaman sana aşıktım diye. Senin tek gözünün yaşı yerinden fırlamasın diye canımı veririm ama bilirim sen bunun için bile akıtacaksın gözündeki elması. Ben bunun için seni kurtarmaya bile cesaret edemem. Beyazlar içinde sen ve yanında çirkin siyahlar içinde ben. Karşılıksız sevgi diye düşünmeden edemem. Yanımda bir kuğu varken neden ben onun çirkin ördeğiyim?

4 Haziran 1990

Derim içimden sen benim çocukluk aşkımdın. Sen bırakma beni diye sana saatlerce bakardım, sen de bana bakardın... ve öylece kalırdık saatler boyu. Ne diyeceğimi bilemeden ben saatlerce sana bakarken beklerdim kırp diye o kedi gözlerini diye. Lakin gözlerinin damarları çıkardı yine de kırpmazdın. Tek salise bile değerliydi.  Bensiz yapamazdın sen, peki ya ben sensiz. Güvercinim, beyaz eşim tek dişim...

6 Mart 2001

Ben kararlıydım, aşıktım. Çocukluktan beri ilk bakışta mest olduğum meleğim ile beraberdim. Peki ya sen bebeğim. Akarken benim içimde aşk nehirleri senin için? Değemiyormuş benim taş ellerim senin pamuktan kalbine...

İllettir ki bu beni benliğimden çaldı. Seni benden aldı...


5 Eylül 2003

Bir sonbahar başlangıcı iken, ben her yeri incecik demirden bir sedirin olduğu bomboş bir odadayım. Ellerim seni yoklamak ister ama dokunamam çünkü hekimim elletmez. İçimden der bana elleme, elleme ki anlamasın senin korktuğunu. Kararlı ol ki dokunma ona. Anlasın senin korkmadığını. Bırak da anlasın hastalığını yenip, bu savaşta galip geleceğine olan inancını. Bırak da kendi yapsın...

Dokunamam sana. Yaşlanmaya çoktan başlamış ellerim elleyemez seni. Der ki bekle, inat yapma. Yoksa batarsın kendi kendine, kibir yapar sonra boğulursun içten içe... Parmaklarım sedirin demirlerinde ileri geri hareket ederken ben, sana dokunamamanın verdiği acıyla sızlarım. Paslanmış demiri okşarım.

Korkarım. Olmasın sana bir şey diye can atarım. İçimi parçalarım. Karanlıktayım. Biricik bebeğim bile savaşırken illetlerle ben yalnızlığımla beraber gül rengi şarabıma bakarım bir de yıldızlı göklere...

7 Ekim 2005

Can çekişmene dayanamam. Kimse bilmez diye mırıldanırım. Öylece etrafta uçuşan kurumuş cansız yapraklara bakınırım. Toprak ananın bile yaşlandığı zamanda benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Elbet bir gün solacaktır. Ama sensiz ölmemekte ben kararlıyken beni bırakıp giden seni durur ve düşünürüm. Kimse bilmez, bu yıldızlı göklerin ne zaman dönmeye başladığını kimse bilmez. Kurur yanar yüreğim. Bir kor gibi devam eder ateşi. Ben karanlıkta otururken. Elimde tek bardağım, pislik içinde. Sana bakar ve umutlanırım ama bilirim artık o sedir boş. Ben de bilmem. Kararlılık neydi?

30 Mayıs 2009

Kararlılık diye son kez geçiririm aklımdan. Kararlılık sen hastalanınca elini tutmadan tuttuğunu hissettirmek, bir aşkı yıllarca ilk kez yaşamış gibi devam ettirmek. Bedenin seni terk edip, toprak olup sen gömülürken; ruhun izlerken seni, aşkının senden ayrılıp havaya yavaşça karışmasıdır, başka bedenlere uçmasıdır -Öyle kararlı bir duygudur ki aşk; senin bedenine ve zihnine nüfuz eder, kalbini esir eder ve öldürür seni. Daha sonra da kaçar gider senden, başkalarını almak için-.Kararlılık seninle bendim. Kararlılık hiçbir şekilde kaçmasının imkanı olmayan bir bülbülün, altından kafesinden her defasında aynı coşkuyla kaçmaya çalışması gibiydi. Hiç solmayacak bir istekle ve hiç bitmeyecek bir azimle devam eder kararlılık.

Her defasında hiç solmayan bir gülümseme gibidir. Bir şarap gibidir. Gül rengi bir şarap gibi. O dert görmüş ayakların altında; masum ve zararsız, hiçbir işe yaramayan bitkilerin ezilirken bir tepki vermeyip yapıldıkları anda şişeye girip gideceği ağzı düşünmesidir. Hiç durmadan düşünmesidir...

Bir uçurtma gibi koca seher yelinin karşısında dimdik durup yol almaktır. Bir durup düşünmeden uçmaya devam etmesi gerektiğini bilmektir. Çünkü bilir uçurtma, rüzgarı olmazsa uçamaz ama düşünmeye vakti yoktur. Çünkü düşünürse duraksar ve düşer, düştüğü anda kaburgaları kırılınca hiçbir şey yapamayan çaresiz bir adam gibi kaldırımda öylece çöpe atılmayı bekleyeceğini bilir. Bu yüzden kararlılıkla durmadan uçar...

Bir kelebek gibidir kararlılık, minicik kozasında ilerleyip canı hazır olana kadar çıkamayacağını bilip orada gerekirse yıllar boyu sabır ile beklemektir. O kozadan çıktığı anda bir gün, bir haftaya kalmaz öleceğini bildiği halde her gün ayrı bir coşku ile uçmaktır kararlılık.

Kararlılık suya karşı durup üstünde binlerce insanı taşıyan Titanik gibidir. Onun kararlılığı bitince bir buzula çarpmıştır.  Kararlılıkla devam etse istediği her yere giderdi.


Ben böyle düşünürken elim, avucumun içinden her şeyim olan bardağımı düşürüyor. Ben ise hiçbir şey yapamıyorum. Çünkü dönüp duran yıldızları seyrediyorum. Orada seni görüyorum. Kararlılıktan vazgeçen gözlerim bir daha açılmamaya yemin ederken ben “sana geliyorum sevgilim!” diye iç geçirip duruyorum. Kalbimin içindeki altın kafesteki bülbül ise kararlılığı ile çıktı kafesinden. Yüzüme tek gülen ay ışığına doğru pırpır etmeye başladı. Ben ise bomboş, yıkık dökük bir odanın ortasında, karanlığın koynunda, yüzüme vuran tek loş ışığın sahibi olan aya son kez bakıp içimden geçiriyorum. Teşekkür ederim bülbülüm. Kararlılığın ile...

Commentaires


©2020, ßthngcr tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page